Gamze Cizreli Big Chefs’in Kurucusu, Girişimci
Gamze Hanım merhaba, yoğun iş temponuzda bize ayırdığınız vakit için çok teşekkür ederiz. Okuyucularımız için kısaca Gamze Cizreli ismi kimdir bize biraz anlatır mısınız?
Merhaba, rica ederim benim için büyük keyif. Diyarbakır’lıyım. Çok yönlü, tam bir Mezopotamya kadınıyım. Doktor bir baba ve ev hanımı bir annenin en küçük kızıyım. Çocukluğum babamın işi nedeniyle Konya’da geçti. O sebeple Konya Maarif Koleji mezunuyum. Ardından ODTÜ İşletme Fakültesi’ni kazandım ve mezuniyetimin ardından 3 yıl kadar Ankara’da Savunma Sanayi’nde faaliyet gösteren bir şirkette kurumsal hayatı deneyimledim. Fakat 3 senenin sonunda girişimci ruhumu daha fazla dizginleyemedim ve kurumsal hayattan istifa ederek hem iş ortağım hem de hayat ortağım olan bir okul arkadaşımla birlikte Ankara’nın ilk cafesini açtık, ardından bir kaç gastronomi markasını daha Ankara’ya kazandırdık. Sonrasında yoluma tek başıma devam ettiğim ikinci girişimcilik dönemim başladı. İşte tam da bu ruhun verdiği heyecanla 2007 yılında öz kaynaksız, tamamen banka kredisi ile BigChefs Cafe-Brasserie markasını büyük bir tutkuyla kurdum. Aradan geçen hem sancılı hem de çok keyifli bir 17 senenin sonunda geldiğimiz noktada bugün BigChefs, 8 ülkede toplam 100’ü aşkın şube ve 4500 çalışana ulaştı. 2023 Mayıs itibariyle de halka açıldı. Benim için büyük bir gurur. Bu anlamda kendimi tanımlarken ben daimi öğrenci, hayat boyu amatör ruhlu bir profesyonelim derim. BigChefs ile ben de büyüdüm, geliştim, dönüştüm… Mesela BigChefs ile özellikle son yıllarda Sürdürülebilirlik projelerine daha çok ağırlık veriyorum. “Toprağın Kadınlarından Sofralara Projesi” Birleşmiş Milletler Genel Kurulunda “Özel sektörün kadını tedarik zincirine dahil ederek ekonomik ve sosyal anlamda güçlendirilmesi” alanında en iyi uygulama seçildi. Restoran işletmeciliğinin yanı sıra ODTÜ İşletme fakültesinde “Girişimcilik” dersleri de verdim bir dönem.
Ek olarak çeşitli dergi ve gazetelere gurme ve seyahat yazıları da yazıyordum ama artık ne yazık ki zaman ayırmakta güçlük çekiyorum. Çok yönlü olmaya çalışıyorum kısacası. Hatta bir dönem Kiss FM’de pazar sabahları müzik, sanat ve edebiyat üzerine radyo programı yapmıştım, sevdiğim müzikleri dinleyenlerle paylaşabilmek büyük keyifti. KAGİDER (Kadın Girişimciler Derneği) ve TURYİD (Turizm Restaurant Yatırımcıları ve İşletmecileri) başta olmak üzere olarak çeşitli Sivil Toplum Kuruluşlarında aktif olarak görev alıyorum. 2023 senesinde Forbes tarafından “50 Over 50 Europe, Middle East and Africa 2023” listesinde dünyanın fark yaratan kadınları listesinde yer aldım. Geçen sene 2023 Ekim ayında Ateşle Oynayanlar isimli kitabı çıktı. Oğul ve Ali adında iki çocuk annesiyim. Aslında ben kendimi hep girişimci olarak tanımlardım ama son yıllarda filantropist yönüm daha ağır basar oldu. Özellikle kadın girişimciliği ve sosyal sorumluluk projelerine destek vermek benim için çok önemli. İş hayatında elde ettiğim başarıyı, kadınlara ilham verecek şekilde paylaşmayı ve onları cesaretlendirmeyi kendime bir misyon edindim ve çalışmalarıma bu motivasyon ile devam etmekteyim.
Başarınızın en önemli sebebi nedir sizce?
Bana üniversitelerde veya konuşma yaptığım her alanda “size göre başarı için gereken faktörler nelerdir ” diye sorduklarında ben 3 şey söylerim; 1- kendinizi iyi tanıyarak güçlü ve zayıf yönlerinizin farkında bir kariyer inşa etmek 2- yaptığınız işi çok severek, tutkuyla yapmak 3- çok iyi bir network kurmak ve bunu doğru kullanmak Fakat hepsinden önemlisi hatta en büyük sırrı, hiç bitmeyen bir öğrenme arzusu ve tutkuyla yaptığın işe inanmaya dayanıyor. Bu elbette yüzde yüz başarılı olacağınızın garantisi değildir, başarısızlıklar ve zorluklar her zaman karşınıza çıkacaktır ama bunları fırsata çevirmeyi bilmek, yılmadan devam etmek en büyük itici güç. Bizim nesil buna sebat etmek, yılmazlık diyordu. Sonra resilience dedik, şimdi bambaşka bir kavram var ki ona artık gönülden inanıyorum. Transilience. Yani değişen şartlara hızlıca adapte olabilmek. Yeni yüzyılın en önemli özelliği bu. Bir de bunu ekibinize vizyonunuz ile yansıtabilirseniz, sürekli yeniliğe ve misafir memnuniyetine odaklanırsanız, doğaya ve topluma fayda sağlayacak işler önceliğinizse o zaman başarı kaçınılmaz daha da önemlisi sürdürülebilir oluyor.
Big Chefs nasıl ortaya çıktı? Bu yola çıktığınızda içinizde olan ışık, aklınızda olan şey neydi?
BigChefs aslında bir hayalle ortaya çıktı. İnanın ben de başlarken markanın buralara gelebileceğini düşünmemiştim. İçimde bir ateş vardı, tutkunun ateşi. Hatta bunu kitabımda da anlattım. Tüm gücümü o ateşten aldım aslında. Büyüdüğüm sofraları, aklıma kazınan tatları, doğup yetiştiğim toprakları kendi yorumumla, kendi yeni sofralarımla anlatmak istiyordum. Kurarken aklımda sıcak, samimi ve herkesin kendini evinde hissedebileceği bir mekân yaratma fikri vardı. Yerel tatları modern dokunuşlarla birleştirerek olmayan bir konsept yaratmak istedim. Bu farkı öncelikle elbette menüde yaratmak istiyordum. Yerel ile küreseli birleştirdik. Hatta mottomuz ‘think global act local” yani “Be Glocal “ Unutulan tatları yeni bir anlayışla modernize ederek menülerimize dâhil ettik. Kuru patlıcan dolması, Lebeniye çorbası, Adana’nın Bici Bici tatlısı, Diyarbakır’dan getirdiğimiz kavurmayla yaptığımız pizzalar o dönemde hiçbir cafenin menüsünde yoktu. Bir de meşhur balkabaklı cheseecake’imiz vardı tabii. Özetle menümüzün alameti-farikalarıyla rakiplerden farklılaşmaya başlamıştık. Doğduğum coğrafyanın getirdiği yaratıcılık, çok kültürlülük, çok dinlilik, çok dillilik benim avantajım oldu. O kimliğe hep sahip çıktım. Geleneği modernize ederek geleceğe taşımak için çalıştım. O kimliğin üzerine çalışarak inşa ettiklerimin, kurduğum markaların sevilip ilgi görmesinde büyük etkisi oldu. Anadolu’ya, Türkiye’ye, bu topraklara inancımdan dolayı da BigChefs diğer rakiplerden ayrıldı. Dekorasyon sıcacıktı. Şöminenin önüne deri Chesterfield bir kanepe koymuştuk, Karabağ kilimini de sehpanın altına. Akşam olunca genel ışıkları kısıyor, ayaklı lambaderleri yakıyorduk. Girişte uzun bir masanın üstünde, kocaman bir vazoda, mevsimlik kesme çiçekler misafirleri karşılıyordu. Deyim yerindeyse halka açık oturma odası tasarlamıştım. Yani aslında insanların yalnızlaşmaya, bireyselleşmeye başladığı bir dönemde sıcak bir ortam yarattık. Sanırım onları en çok cezbeden noktalardan biri de bu oldu.
Yoğun iş temposu, ailenize vakit ayırmak her şeyi bir arada başarıyorsunuz bunun sırrı nedir? Tüm bunların yanı sıra kendinize nasıl vakit ayırıyorsunuz? Yapmaktan hoşlandığınız şeyler nedir?
Bu yoğun tempoda dengeyi sağlamak elbette kolay değil ama önceliklerinizi belirlemek her şeyin anahtarı. Ailemle vakit geçirmek benim için bir enerji kaynağı. Kendime vakit ayırmayı ihmal etmiyorum. Bunun için de zamanımı en küçük parçasına kadar planlıyorum. Elbette aksadığı noktalar oluyor ama hedefim genel gidişat bozmuyor olması.
“Bizim topraklarda önce kadınlar uyanır, sonra güneş doğar,” der bir Ezidi atasözü, “çünkü güneşi kadınlar doğurur,” diye devam eder. Ben de güne çok erken başlayanlardanım. Yoksa bu denli yoğunluğa yetişebilmem çok zor. 05.30-06.00 gibi, henüz güneş doğmadan uyanıyorum. En az 1 saat kendimle kalıyorum. Bunu yapmazsam daha hızlı tükendiğimi fark ettim yıllar içerisinde. Nefes ve meditasyon çalışmalarımı yapıyorum. Ardından sabah sayfalarımı yazıyorum. Bilinç akışına göre insanın her sabah kendini kağıda dökmesi kendiyle ilgili farkındalığının artmasına çok destek oluyor. Sonrasında mevsime göre yürüyüş ve hafif bir kahvaltı ile gündelik okumalarıma geliyor sıra. Ofise geçip toplantılar, görüşmeler derken zaten saat akşamüstünü buluyor. Genelde gün akışım bu şekilde aslında. Akşamları da ailemle, oğullarımla, dostlarımla kalabalık sofralarda buluşmayı seviyorum. Tiyatro tutkum, ayda en az 3-4 oyun izlemeye gayret ediyorum. Ayrıca ağırlıklı olarak dönem kitapları okumak ve farklı kültürleri deneyimleyebilmek için seyahat etmek de bana ilham veriyor.
Çok başarılı bir kadın olarak bulunduğunuz noktada mutlu musunuz? Daha ilerisi için hedefleriniz var mıdır?
Mutluyum. Daha doğrusu yaptığım işten, kattığım değerden, ve bunun bir karşılık bulmuş olmasından ötürü tatminkar ve memnunum. Ancak , sağlığım el verdikçe, durmayı asla düşünmüyorum. Benim hayatta her zaman yaptıklarımın yanında yedekte de hedeflerim oldu. Kendimi büyümek ve gelişmek için sürekli bir yolculuk içerisinde hissediyorum.Hem de sonunun ne zaman geleceğini bilemediğimiz bir yolculuk. BigChefs ve diğer markalarım için hala hayallerim var, global bir marka haline getirmek, yeni pazarlara açılmak. yeni markalar yaratmak…Ancak artık madde dünyasından daha çok mana dünyasına yatırım yapmak istediğim bir dönemdeyim. Bu da aslında sürekli “yaşadığım dünyaya, topluma nasıl daha fazla katkıda bulunabilirim” sorusuyla uyandırıyor her güne beni. Daha fazla kadına istihdam sağlamak, daha fazla kız çocuğuna olanak yaratmak, yerel ürünlerimizi , değerlerimizi dünyaya yaymak… Genelde hedeflerim bu yönde. Bunları gerçekleştirecek araçlar peşindeyim, elimde henüz net bir harita yok ama şu konuda çok eminim; Buralardan giderken boş bir is değil anlamlı bir iz bırakmak istiyorum. Bunun için de var gücümle çalışmaya, üretmeye, değer yaratmaya devam etmek istiyorum. Bu belki bir vakıf olur başka bir proje olur henüz pişirme aşamasındayım. Her nasip vaktine esirdir diyorlar ya , sanırım biraz daha zamanım var.
Genç kadınların sizlerden öğreneceği çok şey olduğuna inanıyorum. Onlara neler söylemek istersiniz?
Bu konuya kitabımda bir bölüm ayırmıştım, gençlere 18 maddelik bir tavsiye seti yazmıştım. Birbirimizden öğrenmeye çok inanıyorum. Carl Gustav Jung’un İnsan Ruhuna Yöneliş kitabında dediği gibi: “Bir yol ayrımında bulunuyorsun, insanlık senden önce bu noktaya sık sık geldi. Bugün sana ait olan bu durum, binlerce yıldır sayısız kez yaşandı.“
Bilgi paylaştıkça çoğalır derler, ben de bu niyetlerle yaşadıklarımdan, duyduklarımdan, bildiklerimden bana kalanları süzüp paylaşmayı çok severim. Gençlere, genç kadın arkadaşlarıma öncelikle kendilerini çok iyi tanımalarını öneririm. Değerleri neler, hayatta peşinden gittikleri şey nedir bunu keşfetmek çok önemli. Değerlerimiz hayatımızın her alanında davranışlarımızı yöneten içsel bir pusula. Neyi tutkuyla yapıyorlar? Yani yaparken vaktin nasıl geçtiğini farketmedikleri, asla yorulmadıkları konu ne? Bunun peşine düşmeliler. Bir nevi hayallerinin peşinden gitmelerini, pes etmemelerini ve cesaretli olmalarını tavsiye ediyorum aslında. Yapamazsın, olmaz diyenlere kulak asmadan, gerçekten inandıkları bir şey varsa üstüne gitmeliler. Biz kadınlar bazen kolay pes ediyoruz ama işin sırrı defalarca denemek, üstüne gitmek. Bir yol tıkanıyorsa diğerini denemek, o da olmuyorsa başka kapıyı zorlamak. İş dünyası zorlu olabilir, ama kararlılık, sebat, azim ve tutku ile her engeli aşabilirsiniz. Buna yürekten inanın. Kendinizden asla vazgeçmeyin ve en önemlisi, hata yapmaktan korkmayın. Hatalar, en değerli derslerin kaynağı, çünkü düştükten sonra kalkarken aslında sıfırdan değil tecrübenizden başlıyorsunuz. Her sabah uyandığınızda kendinize şunları sorun; Benim en iyi versiyonum bu mudur? Yaptığımdan fazlası olabilir mi?
Marka olmayı hedefleyen işletmeler için önerileriniz nedir?
Bu konuda binlerce kitap, yayın, çalışma var. Bir o kadar da tecrübeli isim var ama bence temelde bazı gerçekler çok da değişmiyor. Öncelikle toplumu anlayın, çok yönlü düşünün, hizmetinizle neye çözüm olacaksınız, neden sizi seçsinler, anlamlı bir hikâye yaratın. Markalar da insanlar gibi, duygusal bağ yaşatır. Fark yaratın, birden çok alanda öncü olun. Karlı büyümenin yanına hep topluma ve çevreye yararlı işler yapmayı da ekleyin. Özgün ve tutarlı bir isim olmaya çabalayın. Sürdürülebilirlik ve teknolojiyi birlikte kullanın. Yıllar içerisinde değişen müşteri profilinizi ve beklentilerini iyi okuyun. Ekibinizi size inanan, aynı vizyonla ilerleyeceğiniz adanmışlardan oluşturun.
Yılbaşına özel hazırlıklarınız neler? Okuyucularımıza yeni yıl ile ilgili mesajınız var mıdır?
Yılın belki de sen sevdiğim zamanı Yılbaşı dönemi. Bütün sokak ve caddelerin süslenmesi, yeni bir senenin gelecek umudu ile yaşanan o tatlı telaş beni çocukluğumdan beri heyecanlandırmıştır. Ne de olsa yeni yıl aslında yeni başlangıçlar, yeni umutlar demek. Her sene mutlaka yılbaşı ağacımı kurarım. Tüm aile ve sevdiklerimizle birlikte keyifle süsleriz. Yılbaşı gecesi bazen şubelerimizde, bazen evde sevdiklerimizle birlikte bir sofra etrafında toplanırız. Bunun yanında yılbaşı gecesinde bereket olsun, birimiz bin olsun niyetiyle kapıda nar kırarım. Bu sene de umarım ritüellerimi yenileyebilirim. Bu vesile ile sevgili okuyucularımıza sağlık, mutluluk , barış ve iyilik dolu bir yıl diliyorum. Umuyorum ki, 2025 ülkemiz, dünyamız için her anlamda daha güzel bir yıl olacak.
Röportajın devamını okumak için sayımızı inceleyebilirsiniz.