Kevser KİŞİN

Birçoğumuz çocukluğumuzu düşündüğümüzde aklımıza, mahallemizdeki ya da köyümüzdeki kedi ve köpekler de gelir. Sanırım hepimizin sevgili dostlarımızla anıları vardır, öyle ki, önceden “mahallemizin kedisi, mahallemizin köpeği” diye bir tabir vardı bir nesil bunu çok iyi hatırlayacaktır. Herkesin, artan yemekleri ile beslediği, çocukların onlarla oyunlar oynadığı, büyüklerin geçip giderken başlarını okşadıkları kedileri ve köpekleri vardı… Günümüzde, şehirleşme ve nüfusun artmasına bağlı olarak doğal yaşam alanları ve parkların azalması, mahallelerin sokakların yerini alan site blokları, plazalar, betonlaşmanın artması, günlük hayatın telaşında unuttuğumuz komşuluk ilişkilerimiz, sosyal bağlarımız, yardımlaşma geleneğimiz bizleri etkilediği kadar sokaktaki dostlarımızı da ne yazık ki olumsuz etkiledi.

Ülkemizde, sokak hayvanlarına yardım hizmetleri her ne kadar belediyeler tarafından yürütülüyor olsa da belediyelere bağlı bulunan barınak sayısının ve bu barınakların imkân ve kapasitelerinin azlığı gibi sebeplerle bu tür hizmetlerin yetersiz kaldığını maalesef biliyor ve görüyoruz. Yani mesela, bir ya da birkaç köpekten rahatsız olup korktuğumuzda belediyenin bu konudaki hizmetlerinden yararlanmak adına, köpeklerin belediye barınaklarına alınmasını talep ediyoruz ya, emin olun aslında o an onlar için çok da iyi bir şey yapıyor olmuyoruz. Çünkü ne yazık ki barınaklar kapasitesinin çok üstünde kedi ve özellikle köpek alarak bu çaresiz ve tek derdi karnını ve yavrularını doyurmak olan canlara tam anlamıyla bakamıyor. Çözüm, onları toplumdan ve doğadan tecrit ederek küçük kafeslere kapatmak, hastalıktan ya da yetersiz beslenmeden ölmelerini ve böylece onlardan kurtulmayı sağlamak değil, çözüm öncelikle onlara sevgiyle yaklaşmaktır. Kaçış yolunun değil çözümün ortağı olmak en güzelidir, “gelip bunları barınaklara kapatın” diye değil, sayılarının kontrol altına alınmasını sağlamak için kısırlaştırılmalarının ve aşılanıp küpelenmelerinin yapılmasını sağlamak, yine gerekiyorsa barınak koşullarının güzelleştirilmesi, barınakların kafesler şeklinde değil onların da serbestçe koşup oynayarak yaşayabilecekleri bir alan olmasını talep etmek için belediye ile görüşmektir çözüm. Bir ağacın kenarında bir çöpün yanında, onlara bir kap su bir kap yemek koyabilsek eski zamanlardaki gibi, o sevgili dostlarımız da bizlere kendini sevdirecek hatta mahallemizi hırsızlardan bile koruyacaklardır.

Çocuklarımız hayvan sevgisini tadarak büyüyecek ve bunu doğal yaşamlarından binlerce kilometre uzaklaştırılıp yapay alanlara kapatılmış hayvanat bahçesi vahşi doğa hayvanlarına uzaktan bakarak değil, hayatının her evresinde her yerde karşılaşacağı ve beraber yaşamak zorunda olduğu, bizlerin evcilleştirdiği türlerle yani sokak hayvanları ile; kediler köpekler güvercinler serçeler ya da köydeki hayvanlar ile belki kaplumbağalar kurbağalar ördekler kazlar tavuklar ile öğreneceklerdir. Onları inciterek, kovalayarak, korkarak ve korkutarak değil, besleyerek, yavrular büyüterek, onların hayatlarını kurtararak, onlarla oyunlar oynayarak, başlarını okşayarak öğreneceklerdir.

Sokak Hayvanları İçin Ne Yapabiliriz?

Temel ihtiyaçları olan barınma ve beslenme ihtiyaçlarını bizim yardımımızla karşılayabilmeleri açısından onlar için yapabileceklerimiz aslında çok basit. Unutmayalım ki onlar da yüzyıllar önce vahşi, doğada kendi kendine avlanan, kendi kendine yeten canlılarken bizler onları evcilleştirerek, şehirleşme ile alanlarını daraltarak, bizlerin yardımı olmadan yaşayamayacakları bir duruma getirdik.

Yazının devamı Ocak 2020 sayımızdadır.