Bugün sizlerin de yakından tanıdığı muhteşem bir sese sahip, Türkiye’de kadınların başarısı dediğimizde akla ilk gelen isimlerden biri olan, bir çok başarılı projeye imza atmış, Cumhuriyetin 100. yılına en çok yakışacak isimlerden biri olduğunu düşündüğüm sevgili Pınar Ayhan ile Cumhuriyeti, edebiyatı, sanatı ve Pınar Ayhan’ın yeni projelerini konuşacağız.

Merhaba Pınar Hanım, öncelikle edebiyat okuduğunuzu, şarkı söylemeyi ve mesleğinizi çok sevdiğinizi biliyorum. Fakat müzikal belgesel yapmak ‘’Orada Duruverseydi Zaman’’ ve ‘’Kemal’’ bunlar muhteşem işler, nasıl akla geldi nasıl bir çalışma sonucu ortaya çıktı?

Yıllarca TRT’de programlar sundum, hatta o kadar ki arka mutfağında da yer aldım ve televizyonculuğu, yayıncılığı öğrendim. Çok da keyifle yaptım bu işi ve üstelik öyle tek tip bir program yapmadım ben. Müzik programı da sundum, şarkılar da söyledim, edebiyat programları, sağlık programları, sosyal sorumluluk programlar, teknoloji ile ilgili pek çok çeşitli işte yer aldım. Bunu neden söylüyorum, özellikle vurguluyorum çünkü beni biriktiren, beni yetiştiren ve çoğaltan işlerdi bunlar.

TRT’de program yapmaktan sonra, şarkıcılık yapmaktan sonra ne biliyim radyodan sonra artık bir gün geldi ve TV programlarım sona erdi. Öyle bir yaşta sona erdi ki topluma karşı benim idrakim artmıştı. Hayata ve kendime sorgulamalarımın arttığı bir dönemdi. Ülkemizin bulunduğu durum, dünyanın bulunduğu durum, artık yavaş yavaş ne yapmak lazım, başka bir şey yapmak lazım, dediğim bir dönemdi. Ve tamda bu dönemde oğlum Yankı Ayhan, 15 yaşındayken, ona sanatın her dalını sevdirmek için çeşitli sanat etkinliklerine götürüyoruz, tiyatrolara götürüyoruz, opera işte sanatsal her türlü etkinliğe götürmeye çalışılıyoruz. Fakat nedense Yankı sıkılıyor, keyif almıyor gibi ve eyvah dedim! Çocuk sevmeyecek bu işi. Oğlum dedim bize son bir şans daha ver, bir gösteri var onu da izleyelim dedik. Benim dördüncü izleyişimdi biliyorum; Sunay Akın’ın ‘’Görçek’’ gösterisini izlettirdik. Maaile gittik hep birlikte o gün. Tabi ben çok seyrettiğim için artık ben Yankıyı seyrediyorum, Yankı sahneyi seyrediyor ve bütün gösteri boyunca onun o gözündeki ışığı seyrettim, coşkusunu, heyecanını seyrettim. Ben onu alkışladım, o sahneyi alkışladı ve sonra çıktık, dedim ki nasıl buldun peki? 15 yaşındaki Yankı bana; Anne işte bana böyle entelektüel şeylerle gelin dedi. İşte orada he dedim. Demek ki 15 yaşında Yankı aslında beğenmiyor değilmiş, sadece farkındaymış her şeyin ve daha iyisini, daha derinini istiyormuş daha yeni çalışmalar ve daha dolu dolu şeyler istiyormuş, hissetmek anlamak istiyormuş. İşte o zaman çok büyük bir görev üstlendim ben.

O zamana kadar ben birikimlerimi cebime koymakla birlikte, gençlerin bizden daha çok çalışmamızı istediklerini anladım. Gençler bizden araştırmamızı, öğrenmemizi ve onlara da bunları anlatmamızı istiyorlar dedim. O zaman karar verdim televizyon madem sona erdi sahnelerde insanların gözüne bakarak o salonda birlikte yarattığımız enerjiyi, sinerjiye dönüştürerek ve öğrenmeyi, gerçek anlamda öğrenmeyi yaşayarak yapmalıyım işimi dedim ve okumaya öğrenmeye başladım. Yakın tarihimizi okumaya başladım. Tabi bu sırada amaçlı okumaktan bahsediyorum zaten okumayı seven bir insanım ama artık bir amacım vardı, bir hedefim vardı ve sahneye bir eser koymak istiyorum. Yakın tarihimizi anlamak için elime aldığım kitaplardan ilki, kütüphanesi çok geniş olan, rahmetli babamdan kalma bir kitaptı ve kitabın ismi Amerikan Basınında Türk Kurtuluş Savaşıydı. Bu kitabı elime aldım okuyup bitirdikten sonra öyle şaşırdım, öyle heyecanlandım ki, biz Türk kurtuluş savaşını okullarda öğretmenlerimizin bize öğrettiği kadarıyla biliyorduk ama başka başka mecralarda, başka gözlerde nasıl yansıdığını neler düşünüldüğünü o zaman anladım.

Amerikan Basınında Türk Kurtuluş Savaşı nasıl yansımış derken başka başka basınlarda derken iyi niyetli kötü niyetli ardında başka niyetleri olan bakışlardan okumalar derken hakikaten ben tarihin içinde buldum kendimi ve çok heyecanlanmaya başladım. Her okuduğum kitabın kendisiyle yetinmeyip dip notlarındaki kaynakçıların kitaplarını da okumaya başladım. Kapı kapıyı açtı bilgi bilgiyi açtı ve ben inanılmaz bir dünyanın içinde buldum kendimi, neden bu zamana kadar bunları biz bilmemişiz, okumamışız bize sunulan resmi tarih bizi belli bir yere kadar götürebilir ancak bunu çok net bir şekilde söyleyebilirim yüz birimlik bir yolun on bir binin de kalırsınız o kadar iddialıyım, eğer sadece bize dayatılan bize verilen resmi tarihle kalırsanız, araştırmadan devam etmezseniz, öğrencilere de söylediğim şey budur mutlaka yan kaynaklardan dışardan da okuyun merak duyduğunuz konuları diye.

Kaç yıl sürdü Pınar Hanım?

Çalışma alt yapımız bizim net iki yıl sürdü. Ekibimi kurdum hemen çünkü bu önemli bir konuydu tarih anlatacağım ve bunu edebiyatla, müzikle siz sordunuz ya edebiyatçısınız müzisyensiniz diye bütün işte televizyonculuğumla bütün bunları birleştireceğim. Çünkü İngiliz edebiyatı okudum ama ben edebiyat okumayı öğrendim çünkü edebiyatın içinde sosyoloji var, tarih var, sanat var, hepsi var. Tam da mesleğim gibi sahneye koymaya karar verdim.

Türkiye için güzel işler yapıyorsunuz. Müzikallerde anlattığınız hikayeler yakın tarihimiz olmasına rağmen ya hiç duymadığımız veya duyup o duyguyu yaşayamadığımız hikayeler. Gösterinizi izlememin üzerinde beş yıl geçmesine rağmen bize hissettirdiğiniz duyguların tarifi yok. Müzikaller devam edecek mi? Yeni projeleriniz var mı?

Evet yeni projelerimiz var ismi ‘’Dinle Çocuk’’ bir yıldır devam ediyor. İlkinin adı ‘’Orada Duru Verseydi Zaman’’ ikincisi ‘’Kemal’’ üçüncü eserimizde ‘’Dinle Çocuk’’ içeriği yine tarih ama bu defa prodüksiyonu biraz genişlettim tamamen ben yazdım bu oyunu. Niye ben diyorum birazda kendimi anlatıyorum, kendimden yola çıkarak. Sahnede bu defa yalnız değilim bir genç kızım var ve bu ülkemizin son yıllarda yaşadığı, gençlerimizin gitmek istiyorlar durmak istemiyorlar çaresiz hissediyorlar bir çıkış yolu arıyorlar tamda bu duygular içerisinde bir genç kızım var sahnede ve de tıp ki benim gençliğim gibi bir müzisyen bir şarkıcı hem okuyor hem işte sahne alıyor bir yerlerde. Sahneye çıkıyor şarkısını söylüyor çok eğlenceli, çok mutlu görünüyor ama eve gittikten sonra kendi karanlık dünyasına geri dönüyor ve işte arkadaşları ile sohbetlerinde ben artık çok sıkıldım gitmek istiyorum bir gün durmam bir fırsatını bulsam gibi telefon sohbetleri yapıyor. Derken daveti reddediyor. Siz gidin, ben istemiyorum, kitap okuyup uyuyacağım diyor. Rafında da iki kitap var, çok derinleşememiş. Canı da sıkkın zaten, fırsatı da yok, merak da etmemiş, yönlendirende olmamış ne okuyacağını da bilmiyor dolayısıyla o koca rafta iki kitap var ve o iki kitaptan birinin adı dinle çocuk. Kitaptan almasıyla hikâye başlıyor ve sahneye ben giriyorum. Sahnenin bir tarafında o modern bir yatak odasında bir tarafında da tarihten kopmuş gelmiş ben, anlatıcı benim. O gencin okuduğu her şeyi ben sahnede izleyiciye anlatıyorum ve onun adım adım okudukça aydınlanmasına şahit oluyor izleyici. Afife Jale’nin hikayesi ile başlıyorum. ‘’Afife Jale’’ Atatürk’ün, ‘’Ben onun sayesinde halifelik aldım’’ dediği bir sanatçı. Ayrıca orada Kaç biraz tabi tüm kadın sanatçılara armağan özellikle başta kendim olmak üzere o burada bir sunumdur, bir armağandır. Kadını anlayın kıymetini bilin hikayesidir ve aslında sanatçı olan bir gecede kıymetini bil hikayesidir. Efendim dinle çocuk bu anlamda benzer ve son çalışmamızdır. Onun dışında da küçük küçük doğurdu bu projeler daha kısa versiyonları oldu çünkü benim bu hikayeleri anlatmam lazım. Okudukça bende kalmaması gerektiğini düşünüyorum. Üniversitelere, okullara gidiyorum oralarda da küçük küçük anlatıyorum. Baştan son bir prodüksiyon gerekmeye bilir anlatmak için diye hazırlıklıyım o yüzden. Her davete cevap vermeye çalışıyorum. Bu salgın döneminde, evlerden çıkamayınca da anlatmaya devam ettim ve ‘’Ama ne hikâye’’ adında bir seri hazırladım. 20-25 hikâye paylaştım. Onlar çok ilgi çekti, dünyanın her yerinden dönüşler aldım. Dolayısıyla tabi ki devam edecek projelerim. Etmek zorunda, bendeki bu aydınlanmayı herkes yaşamalı. Atatürkçüyüm diyen Atatürk’ün o aydınlanma yolundan onun zihniyetinden yürüyen, zihninin açtığı yollardan yürüyen herkesin bunları bilmesi bu hikayeleri bilmesi gerekiyor.