Prof. Dr. NESRİN ÇOBANOĞLU
Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıp Etiği Anabilim Dalı Başkanı

İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi’nden mezun olmuştur. “Kamu yönetimi uzmanı” ve “Tıp Tarihi, Deontoloji ve Tıbbi Etik” alanlarında PhD (doktor) unvanlarını almıştır. Başkent Üniversitesi’nde Tıp Tarihi ve Tıbbi Etik ABD’nın kurucusudur. Halen Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıp Etiği ve Tıp Tarihi Anabilim dalı kurucusu ve Anabilim dalı başkanı olarak görev yapmaktadır. Ankara Üniversitesi SosyalBilimler Enstitüsü’nde (Siyasal Bilgiler Fakültesinde) “Çevre Etiği” ile “Biyoetik ve Biyopolitikalar” doktora dersleri vermektedir. Böylece, bilimsel kariyerini iki alanda da sürdürmektedir. Gazi Üniversitesi Kadın Sorunları Araştırma ve Uygulama Merkezi Müdürlüğü yapmıştır. Çok sayıda ulusal, uluslararası yayınları ve kitapları ve ödülleri vardır. Ulusal ve uluslararası birçok bilimsel kurumun Etik kurullarında görev üstlenmiştir. UN, WHO, UNESCO ve EU(fp6) toplantılarında Türkiye’yi temsilen katılmıştır.

Konuyu açabilmek için önce ötanazi ve özkıyım kavramlarını, etimolojik ve semantik açıdan ele almakta yarar görüyorum.

Euthanasie; Eski Yunanca iki sözcükten oluşur: Eu; İyi, güzel ve Thanatosis; ölüm anlamına gelir. Böylece kelime anlamı iyi, güzel veya acısız ölüm, rahat, hoş ölüm anlamına gelir. Etimolojik açıdan böyle tanımlanan ötanazi, bugün tıp alanında, tıbbın acılarını dindiremediği, devasını bulamadığı ölüme mahkum hastaların acılarını dindirmek için istek üzerine ölmesine izin vermek, yaşatılması için çaba harcamamaktır. Önemli olan hastanın artık normale dönme olasılığının hiç olmaması ve bu hastalık nedeniyle bir süre sonra mutlak ölecek olmasıdır. Yaşam şansı olan ve acı çekmeyen bir hastayı öldürmek bilerek cinayet işlemek ile aynı anlamdadır. Ötanazi de önemli olanın hastanın normale dönemeyeceği ve mutlak öleceği kararını – saptamasını doğru yapabilmektir. Burada kararı hekim verecektir. Karar da hata yapmamış olması, hekimin en önemli sorumluluğudur. Eğer karar doğru verilmiş ise, hekim açısından ötanazinin yapılıp yapılmaması veya ötanazi şeklinin o kadar önemi yoktur. Eğer karar hatalı ise, yani hastalık sonradan iyileşebilir nitelikte ise o zaman büyük bir sanat – meslek hatası ortaya çıkar ki, bu durum da hastanın tedavisinin kesilmesi veya başka tür bir ötanazi uygulaması hekimin hayata kasten son vermesi ile eşdeğer olur. Hekim bu nokta da çok büyük sorumluluk altındadır ve ötanazinin karar döneminde çok önemli bir rol oynar.

Özkıyım ; Öz, Türkçe bir kelimedir. Bir kimsenin benliği, kendi manevi varlığı, nefis, kendi, vücut anlamındadır. Kıyım, acımadan öldürmek anlamındadır. Türkçede intihar karşılığı özkıyım kullanılmaktadır. Semantik olarak; kendini öldürmek; bir kimsenin toplumsal veya ruhsal sebeplerin etkisi ile kendi yaşamına son vermesidir

İleri yaşlarda ölümcül hastalarda, hastanın ızdırapları dayanılmayacak ölçülerde ise ve hastanın arzusu üzerine ötanazi kararı alınabilir. Ötanazi de uygulama, “ölüme yardım”, “aktif ötanazi”, veya “pasif ötanazi” yöntemleriyle hekimi ilgilendirmektedir. Doğru tıbbi teşhisi koyması, kanımca, hekimin ötanazi ile ilgili en önemli sorumluluğudur. Ötanazi uygulamasının; ne şekilde, kimin tarafından yapıldığı ülkelerin yasal düzenlemelerine göre çok değişken olabilmektedir.

Ötanazi konusunda yaşanan hukuki gelişmeler, hayatından umut kesilen, acı çeken hasta yakınlarının uğraşları sonucu ortaya çıkmıştır. ABD’de aktif ötanazi yasaktır ama hasta resitue edilmeme hakkına sahiptir ve hekim bu isteğe saygı duymak zorundadır. Ölümü kolaylaştırmak, tedavi etmemek veya tedaviyi geri çekmek ise yasal olarak kabul edilmektedir. Almanya’da hekimin ötanazi de rol alması yasaktır. İntihara yardımcı olmak, birinden intihar için yardım almak ise legaldir. Ötanazi için karar verilmişse bunu uygulama da yardımcı olan dernekler bile kurulmuştur. Hollanda’da hastalar ölme hakkını kullanabilmekteler ve bu hakkı hekime devredebilmekteler. 1993 yılında da bu konuda bir kanun hazırlanarak ilk defa yürürlüğe girmiştir.

Ötanazi için koşulları içeren tüzükten alıntılar yapmak istiyorum:

1-Hasta gönüllü olarak ötanaziyi istemelidir.

2-Hastanın ızdırapları dayanılmayacak ölçüde olmalıdır.

3-Izdırapları giderecek tüm yöntemler denenmelidir.

4-Hastanın ötanazi konusunda bilgisi tam olmalıdır.

Eğer doktor ötanazi uygulayacaksa;

5-Bağımsız karar verebilecek bir doktorla konsültasyon yapmış olmalıdır.

Türkiye’de hasta hakları yönetmenliğinde ötanazi suç olarak tanımlanmaktadır, TCK ‘da, ötanazi kasten adam öldürmekle aynı suçtur. Ülkemizde aktif ötanazi suçtur ve yasaktır. Ötanaziyi kavramsal olarak, serbest olduğu ülkelerde geliştirilmiş hukuki tanımları, etik değerler ışığında irdelediğimizde; hastanın umutsuz bir hastalık teşhisinin hekim tarafından konması, dindirilemeyen ızdırabı, bilgilendikten sonra gönüllü olarak ölümü istemesi ötanazinin temel bileşenleridir. Hasta bilinçsiz olarak yaşıyorsa yakınları tarafından da talep edilebilir. Özkıyım genellikle yaşamsal sağlık sorunu olmayan insanların kendini öldürmesidir. Ötanazi ise sağlık sorunu nedeniyle yaşam umudu olmayan, acı çeken insanın bilinçli kararıdır. Burada, “intihar eden kişi sağlıklı kabul edilebilir mi?” sorusu gündeme getirilebilir. Bu sorunun yanıtını bir soruyla giriş yaparak açmak isterim; Normal sağlıklı insan tanımı nedir, ideal sağlıklı bir birey nasıldır? Her insanda bir takım ruhsal ve bedensel sorunlar bulabiliriz, kişi çevresi ve kendisiyle sorunsuz, uyumlu yaşamını sürdürebiliyorsa ek tıbbi desteğe gereksinimi yoksa çok genel olarak sağlıklı sayılabilir. Hastalık kavramının da sosyal ve kültürel farklara göre değişen bir iyi olmama durumu olduğunu unutmamak gerekir. Hastalık düzeyi gibi sağlık düzeyi kavramı da vardır. Hatta bazen intihar eden kişilerin ruh ve beden olarak gayet sağlıklı olup, kendi özgürlüğünün ifadesi olarak, intihar etme yolunu seçtiklerine tanık olmaktayız. Dostoyevski’nin “Ecinniler” kitabındaki Krilov’un intiharı gibi…

Sadece ruhsal sorunlu kişilerin intihar ettiklerini düşünsek bile, yaşama umudu olmayan ve acı çeken hasta ile, sorunlarına çözüm bulma şansını kullanmakta güçsüz kalan kişinin aynı statüde olmayacağı açıktır. Bu nedenle özkıyım ve ötanazi arasında farklar önemlidir. Hayatı dayanılmaz, dindirilemeyen ağrılı ve acılı biçimde geçen, iyileşme umudu olmayan bir hastalıktan etkilenmiş kişinin ölümü istemesi ve bu isteğin uygulanması ötanazi diye tanımlanıyorsa, burada haklar çerçevesinde temel etik ikilem bu durumlarda ölümün bir hak haline gelip, gelmeyeceği tartışmasıdır.