Prof. Dr. Erol Göka – Psikiyatri Uzmanı
Çinliler der ki: “Tuhaf bir çağda yaşayasınız” 1940’tan sonra doğan nesiller, en bedbaht nesillerdir. Bu çağı anlamazsak kaybolup gideceğiz. İnsanın sanallık alanındaki ilk keşfi aynadır. Sonra modernlikle birlikte fotoğraf makinesidir. Şu an sadece kendi görüntümüz değil tüm hayat adeta sanal dünyada klonlanıyor. Yetmiyormuş gibi istediğimiz sanal paketi, anında dünya’ya yayınlayabiliyoruz. Değişime ayak uydurmazsak, bu dünyayı anlayamazsak kayboluruz. Maalesef ilahiyatçılarımız yeterince çabalamıyor. Teknoloji, hayatı klonladı. Gerçek (reality), hakikat (turth) değildir. Kitleler, eskiden ideolojilerle uyutuluyordu. Şimdi zihinleriyle oynanıyor, gerçekler bu deniyor. Teknoloji ve Medyayı gerçek sanıyoruz. Yeni denizin balıklarıyız. Hızlı bir değişimle yüz yüzeyiz. Gençler, yeni dünyanın ev sahipleri, biz (1940- 1980 arasında doğanlar) muhaciriz, Suriyeliyiz. Ahlak kayboluyor.
Bu çağ insanın aşıldığı çağ. Post-human deniyor, insan bitti, insan-sonrasına geldik deniyor. Yapay zeka, robotlar insandan daha üstün görülüyor. Tıp’ta, biyo-teknoloji’de inanılmaz yenilikler var, yeni organlar yapılabiliyor. Trans-human tartışmalarında, biz biyoteknoloji sayesinde ve yapay zeka sayesinde yenilmeyen bir asker yapabiliriz deniyor. Post-human ve Trans-human kavramlarını bir yere not edin, yakında çok fazla duyacaksınız.. 20 senedir ölen Müslüman sayısına bakın. Batı bizi böcekten farklı görmüyor. Akılları yapay zekada, robotta. Bu dünya kötüye gidiyor. Gerçek, sanal, hakikat iç içe girdi. Savaş, savaş olmaktan çıktı. Cesarete ve insanın bilek gücüne dayalı savaş bitti. Zihnimizde görüntüler savaşıyor. Körfez savaşı olmadı diyen Jean Baudrillard bunları kast etti aslında.
Dünya savaşı, nükleer savaş olacaktır. Pakistan dahil, çok ülkenin elinde nükleer silah var. Sanal dünyadan da felaketler geliyor üzerimize. Sanal dünyada sen birilerini izliyorsun, birileri de seni izliyor. Mahremiyet hissimiz de değişiyor.
Kuşak çatışması kavramına eskiden inanmazdım. Gençlerin, her zaman yetişkinlerle sorunları olmuştur. Kılık, kıyafet, saç, dünyayı değiştirme istekleri hep çatışma getirmiştir tarih boyunca. Ama şu an gençlerle tarih boyunca görülenden çok farklıyız.
Şu an gençlere App kuşağı deniyor. App dedikleri, akıllı telefon ve cihazlardaki uygulamaların (application) kısaltılmışı. Her işini akıllı telefonda çözüyor artık gençler. Saatlerce akıllı telefonla uğraşırsan, gerçek insan ilişkilerinden uzak oluyorsun. Tuhaf bir nesil ortaya çıkıyor, hazır lopçu, çekingen. Bütün her şeyi biliyor havasında ama bilmeyen, tecrübe etmeyen bir nesil. Buradan İngiltere’de bir kursa yazılıyor, sertifikasını alıyor, gerçekten ne işe yarar bilmiyor, her şeyin havasını atan bir nesil.
Çocuklar artık evinden dışarı çıkmıyor. Ebeveynler, helikopter ebeveyn. Çocuklarını sürekli takip ediyorlar. App kuşağı gerçek arkadaşlık nedir bilmiyor, ilişkilerine yön veremiyor, çünkü insan ilişkisinde tecrübesiz, hep acemi..
Teknoloji erkek çocuklarını mahvetti. Bitik erkekler ortaya çıkıyor. Erkeklerin yaptığı, hava attığı her şeyi kadınlar, teknoloji sayesinde ellerinden aldı.
Amerika’da ve Kanada’da kadınlar daha çok okuyor ve çalışıyorlar. Erkekler evde oturuyor, karım bana baksın diyor. Amerika ileride savaşacak erkek dahi bulamayacak.
Pornografi erkekleri bitiriyor. Japonya’da da genç erkekler, kadınlardan hazzetmiyor, keyif almıyor. Bu nedenle onlara “otobur” kuşak deniyor. Genç erkek evinde oturuyor, alkol ve maddeden, video oyunları ve pornodan keyif alıyor.
Alkol ve uyuşturucu kullanımı, tüm dünyada özellikle Batı’da artıyor. Avrupa’da eroin kullanımı bizden 10 kat daha fazla. Uyuşturucu bilincimizi, şuurumuzu ortadan kaldırıyor, insanı insanlıktan çıkarıyor. Batı’da homoseksüel evlilik oranı da giderek artıyor, zaten evliliği artık sadece homoseksüeller savunuyor. İngiltere’de Yalnızlık Bakanlığı kuruldu.
Alkol bağımlılığı erkeklerde 5 misli daha fazla, pornografi 10 misli daha az. Erkek çocukları daha hareketli olmalıdır, erkeklik gidiyor.
Sık boşanan, sık evlenen bir dünya tablosu karşımıza çıkıyor. İngiltere’de yetişkin bir insanın evlilik sayısı 2,6 oranında deniyor.
Türkiye’deki şehirleşme ve site mimarisi, geniş aile, akraba ilişkilerine olumsuz katkı sağlamıştır.
Türk aile sistemini güçlü tutmalıyız. Aileden işe başlamalıyız. Yeni şehircilik anlayışına, yeni mimariye, anne babasına, engelli yakınına evinde bakma projelerine ihtiyaç var. İnsan meraklı bir varlıktır. İnsanlara sürekli yasaklar getirerek bir yere varılmaz. Doğruyu anlatmak, açıklamak, aydınlatmak lazım.