Prof. Dr. Demet Coşkun
Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Anesteziyoloji ve Reanimasyon Anabilim Dalı
Hipokrat tedavinin amacı konusunda “Doktorun tek bir görevi vardır o da hastasını iyileştirmektir; bunu başarır ise hangi yöntemi kullandığı önemli değildir’’ demiştir.
Ağrının nedenleri ve sınıflaması nasıl çok ise ağrının ortadan kaldırılması ve kontrol yöntemlerinin de çok olması doğaldır. Hiçbir tedavi yöntemi tek başına tüm ağrıları sebebi ne olursa olsun kontrol altına alamaz. Buna göre, ağrı ile ilgilenen klinikler, nasıl ağrının nedenlerini açıklamak için diğer tip dalları ile yardımlaşarak çalışıyorlarsa, ağrının tedavisi için de medikal, fiziksel, psikolojik ve doğal ağrı tedavi yöntemlerinden çağdaş bilimsel verilerin ışığı altında yararlanmalıdırlar. Aslında nöral terapi medikalden çok bir doğal tedavi yöntemi olarak düşünülmektedir.
Alternatif tıbbın bir kısmını teşkil eden nöral terapinin hastayı iyileştirmek için kullanılan bir yöntem olduğu kabul edilmektedir. Zaten nöral terapi uygulayanların alternatif tıbbın amacı hakkında söyledikleri; tıbbı ortadan kaldırmak niyetinde olmadıkları, fakat normal tıbbın yapabileceğinden sonrasını tamamlayarak onun daha aktif olmasını istedikleri şeklindedir.
1920’li yıllarda bundan yaklaşık olarak yüz yıl kadar önce alternatif tıbbın bir dalı olan nöral terapinin mucidi Ferdinand Huneke ve daha sonra kardeşi Walter Huneke’nin tanımladığı gibi nöral terapi; çeşitli fonksiyonel hastalıkların ve şikayetlerin, özellikle ağrının lokal anestezikler kullanılarak periferik ve vegetatif sinir sistemi yolu ile tedavisidir. Vücut üzerinde belirli noktalara ve alanlara lokal anestezi enjeksiyonları ile bir uyarı gönderilir. Bu uyarıya verilen yanıt bize hem teşhis koyma hem de tedavi etme konusunda yön verir. Doğru yere yapılan enjeksiyonlarda genellikle iyileşme o kadar hızlı ve beklenmedik bir şekilde gerçekleşir ki buna “saniye fenomeni” ya da “Huneke fenomeni” denir.
Etki Mekanizması Nasıldır?
Ağrıyı ortaya çıkaran dokuya zararlı fiziksel, kimyasal veya termal nedenler hücrede ve organizmada belirli maddelerin salınımına yol açar. Bunlar; plazmadaki hücrelerden ve sinir uçlarından çeşitli aljezik maddeler salgılatmaktadır. Bu aljezik maddeler sinir liflerini uyardığında kas kontraksiyonu ve vasküler spazm oluşturur. Beslenmenin azalması ile uyarılan sinirlerin ve reseptörlerin uyarılma eşiği düşer ve ağrı oluşur. Enjekte edilen maddenin niteliği ne olursa olsun birkaç yere yapılan enjeksiyonla kısır döngü kırılarak bir uyarı meydana gelmekte, bu uyarı da endorfin salgılattırarak ağrıyı önlemektedir. Nöral terapi aslında selüler düzeyde etki gösteren bir tedavi yöntemidir. Fonksiyonu bozulmuş yani sürekli depolarize durumda bulunan bir hücreyi normal durumuna getirebilmek için uygulanmaktadır. Bu tedavide uygun yere yapılan tekrarlanan enjeksiyonlar ile bozulmuş hücrenin hiperpolarize edilerek normal hücre durumuna getirilmesi amaçlanır. Nöral terapi yolu ile bir hücreyi normal duruma getirmek o hücrenin esas fonksiyonunu normale getirmek anlamına gelmektedir. Böylece hangi sistemde olursa olsun hücre fonksiyonunda düzelme oluşursa o sistemle ilgili ağrı ve ağrı dışındaki diğer şikayetlerde de düzelme ortaya çıkacaktır.
Nasıl Uygulanır?
Ağrı veya diğer şikayetlerle ilk defa karşımıza gelen hastayla yapılan görüşmede doğumdan itibaren tüm sistemleri ile ilgili bilgilerin rutin sorgulamasının ayrıntılı olarak yapılması hastalığın teşhisi, tedavinin yöntemi ve tedavinin başarısı yönünden çok önemlidir. Ayrıca tedavi sırasında her seansta hastanın şikayetindeki değişiklikleri de sorgulamak tedavide seçilen uygulanım yolunun doğruluğunun onaylanması ve başarının elde edilmesi yönünden önemlidir. İlk sorgulamada elde edilen verilere göre teşhis yönünden destekleyici tetkiklerin gerekip gerekmeyeceğine karar verilir.
Nöral terapinin etki alanına giriyorsa medikal tedavi ile kombine edilerek veya medikal tedavisiz yöntemlerden biri ya da birkaçının uygulanmasına karar verilir. Hastanın şikayetinin ne olduğuna, başlangıç zamanına, muayene bulgularına göre seans sayısı ve sıklığı değişebilir. Şikayetleri yeni başlayan hastalarda daha kısa sürede cevap alınsa da özellikle kronik problemlerde tedavinin en az 6 seans uygulanması önerilir. Hastaya göre değişmekle beraber başlangıçta haftada 2 olacak şekilde tedaviye başlanır, sonra gerekirse haftada bire düşürülebilir. Toplam seans da yine hastanın klinik gidişi ile ilişkili olarak değişebilir. Lokal anestezik olarak önceleri prokain kullanılsa da artık nöral terapi uygulamalarında daha çok lidokain tercih edilmektedir.
Huneke’ye göre “Hayatın herhangi bir döneminde herhangi bir dokuda veya organda bir hastalık bozucu alan olabilir ve herhangi bir bozucu alan yakın veya uzak bir yerde bir hastalığa veya şikayete neden olabilir”. İnsan vücudunda her hastalığın bir bozucu alan sonucu meydana geldiğini düşünürsek, bunu araştırmak doktor ve hasta tarafından sabır ve fedakarlık ister. Onun için hastaya önce semptomatik yaklaşılır, eğer semptomatik tedavi ile sonuç alınamıyorsa o zaman bozucu alan odağı araştırılır.
Nöral terapi; akut ve kronik ağrıda, fonksiyonel ve vegetatif bozukluklarda uygulanan bir regülasyon tedavisidir. Vücudun kendi kendine yapması gereken ancak bir türlü yapamadığı iyileştirmenin ortaya çıkmasına yardım eder. Nöral terapinin ulaşmak istediği sonuç da aslında hücre ve çevresindeki sistemin düzenli olarak çalışmasını sağlamaktır.
* Bu yazıda Prof. Dr. Ahmet Mahli’nin ders notlarından yararlanılmıştır: Prof. Dr. Ahmet Mahli 1975-1983 yılları arasında Almanya’da “Hannover Üniversitesi” ve “Hildesheim Şehir Hastanesinin Anestezi ve Tıbbi Yoğun Bakım Kliniği”nde çalışmış, akupunktur ve nöralterapi kurslarına katılarak “Almanya Nöral Terapi Akademisi”nden diploma almıştır. 1984 yılından itibaren Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Anesteziyoloji ve Reanimasyon Anabilimdalı’da öğretim üyesi olarak çalışmaya başlamış, 2013 yılında emekli olmuş ve 2022 yılında vefat etmiştir. Üniversiteden emekli olana dek tüm bilgi birikimiyle yetiştirdiği asistanlar, bugün aynı klinikte öğretim üyesi olarak kendilerine öğretilenleri gelecek kuşaklara aktarmaya çalışmaktadırlar. Türkiye’de akupunktur ve nöralterapi uygulamalarını başlatan kişilerin başında gelen Hocamıza, bize her zaman yol gösterici olduğu için minnettarız. Sevgi ve saygıyla
Uyku apne sendromu, uyku sırasında solunumun geçici olarak durması veya yavaşlamasıyla karakterize edilen bir sağlık sorunudur. Bu durum, genellikle uyku sırasında boğulma hissi ve ani uyanmalarla birlikte yüksek sesle horlama ile kendini gösterir. Uyku apnesi, kişinin dinlendirici bir uykuya ulaşmasını zorlaştırır ve genellikle gündüz aşırı yorgunluk, dikkat eksikliği ve diğer sağlık sorunlarına yol açabilir.
Gençlerde Miyop görülme sıklığı büyük artmış göstermektedir, araştırmalara göre 2050 yılında her iki kişiden birinin miyop olacağı öngörülmektedir. Bu sonuç büyük oranda teknolojik gelişmelere bağlanmaktadır, ekran önünde ve cep telefonları ile geçirilen zamana paralel olarak miyopun da arttığı düşünülmektedir.
Vücutta sağlık riski oluşturacak şekilde yağ miktarının artmasına obezite adını veriyoruz. Çağımızın en önemli salgın hastalıklarından biri olan obezite, şeker hastalığı, kalp damar hastalıkları ve kanser başta olmak üzere iki yüze yakın başka hastalığın ortaya çıkmasında da rol oynuyor. Dünyada 2 milyardan fazla kişide kilo fazlalığı ve obezite mevcut. Türkiye’de de her 3 erişkinden birinde kilo fazlalığı, birinde obezite görülürken yalnızca birinde vücut ağırlığı normal sınırlarda. Benzer şekilde ülkemizdeki veriler her 10 çocuktan 3’ünün kilo fazlalığı ya da obeziteden etkilenmiş olduğunu gösteriyor.
1. Koronavirüs hastalığı 2019 COVID-19) aşılarının hedeflediği antijen nedir?
Prof. Dr. Ayşe Banu Çaycı Kliniği