Esra Sönmezer – Taçsız Kraliçe

Bize biraz kendinizden bahseder misiniz?

Arnavut kökenli ticari iş camiasında bilinen bir ailenin tek çocuğuyum. Biraz şımarık büyütülsem de özümde çok mütevazi biriyim. Asla fotoğraflarda havalı gözüken bir Esra olmadım… 17 yaşında Türkiye güzeli ve dünya 4. sü olmuştum. Fakat sonra okuluma devam ettim. 2008 yılında bu sektöre TRT’de sunduğum tv programıyla ilk adımımı attım. Ailem bu sektörde olmamı istemese de ve maalesef ki beni hiç desteklemeseler de ben yoluma devam ediyorum.

Oyunculuğa nasıl başladınız?

Siyasi Bilimler okuyacaktım fakat her şey tesadüf olarak Müjdat Gezenle tanışmamla başladı. Tiyatro ve oyunculuk okudum. Sonra kendimi tiyatro sahnelerinde buldum oradan Tv oradan sinema derken böyle oldu işte. ☺ Fakat sonradan ani bir karar mı verdim dedim kendi kendime… Neden derseniz eğer, Yönetici vasfı olan, hakimiyeti sağlam, hitabı kuvvetli, sabrı geniş, özü sözü bir ve pratik düşünüp anında çözüm üretebilme özelliklerim vb… yani siyasi bir lider olacak birtakım vasıflarım mevcut. Mesleğimi çok sevmeme rağmen hala doğru karar verip vermediğimi kendimce sorguladığım çok oluyor…

Oyunculuk dışında yaptığınız ya da yapmak istediğiniz bir iş var mı?

Oyunculuk ve Sunuculuk benim ana mesleğim. 2008 den bu yana ikisini de uyguluyorum hayatımda.

Çok istediğiniz fakat canlandıramadığınız bir rol var mı?

Sit com türü projelerde kendimi daha özgür buluyorum güncel hayatımda komik biriyim. Bu yüzden ciddi bir komedi dizi projesinde yer almak ve canlandırdığım komik karakterle ve kendimden de doğaçlama bir çok şey katarak milyonları güldürmek istiyorum. Bu yönüm keşfedildiği an Türkiye de komedide iddialı olan üç beş bayan ismin arasına gireceğim ve ismimi altın harflerle kazıtacağımdan çok eminim.

Asla oynamam dediğiniz bir rol var mı?

Aşırı erotizm içeren sahnelerde yer almak istemem. Onun dışında bir oyuncu her rolü canlandırmalı ve seçmemeli derim. Sonuçta bu işi yapıyorsanız bir gün katil diğer bir gün polis yeri geldiğinde psikopat hasta birini bile canlandırabilmeli insan.

İleriye dönük projeleriniz nelerdir? Bize bahsedebilir misiniz?

Tv programı olarak ciddi bir talk show projem var. Okan ve Beyazın yapmadığı farklı bir format. Eğer illa da sponsor getir demezlerse bazı tv kanalları, bu projemi hayata geçirmek istiyorum. Yapılmamış ve ekranların ihtiyacı olan bir proje bu. Dedim ya komedide olsun ekrandaki veya kişisel sohbetlerimde olsun normal bir bayana göre fazlasıyla espirili ve her türlü insanı güldürebilme yeteneğine sahibim, aynı zamanda Leb demeden Çorum derler ya hani, bende leb demeden leblebinin size 10 kuşak öncesini sayarım. Bilmem anlatabiliyor muyum ☺ Kendinize örnek aldığınız bir sanatçı var mı?

Bak işte zor bir soru çünkü hiç düşünmemiştim heheheee ☺

Günlük hayatınızda neler yapıyorsunuz?

Bu aralar Spor yapıyorum yüzüyorum, kitap yazıyorum. Bazen hiç ummadığım şeyleri bile yapabilirim aniden, bu yüzden değişkenlik gösteren günlük hayatımdan şimdilik bu kadar☺

Nurten Demirkol

nurten-demirkolBize kendinizden bahseder misiniz?

1963 yılında Şanlıurfa da doğdum ilk, orta ve lise tahsilimi Ankara da tamamladım. İlk ve ortaokul yıllarımda naçizane ses farklılığını güzel demek istemiyorum bunu aslında dinleyenlerimizin ve izleyenlerimizin takdirine bırakıyorum ama tabi 27 yıllık bir radyo sanatçısı olarak sanırım bunu söyleye bilirim sesimin farklılığını güzelliğini hocalarım keşfetmişlerdi ama ailemin Şanlıurfalı, doğulu olması sebebiyle konservatuara girme arzum gerçekleşmedi. Sonrasında lise devam etti okul korolarında ve çeşitli aktivitelerde.

Nihayetinde 1984 yılında TRT Ankara radyosunun açmış olduğu ilk gençlik korosu sınavını kazandım. orada 1,5 yıl kadar eğitim gördüm devam ederken şuanda da musikimiz için çok büyük önem taşıdığına inandığım amatör korolara başvurdum ve oradaki hocalarım daha sonra da radyo da bizim çok kıymetli üstatlarımız eğitmenlerimiz oldular benim çok büyük şansımdı sanırım.

1985 yılın da gençlik korosu devam ederken amatör olarak da farklı bir şeyler öğrenmek için farklı bir kulvar da korolara devam ettim. Çok değerli hocalarım Kadri ŞARMAN, Ahmet HATİPOĞLU, Cengiz Nadir ÇAĞLAR gibi Türk musikisine gönül vermiş isimlerini altın harflerle yazdırmış hocalarımızın elinde eğitim görürken, 1987 yılında Ankara radyosunun açmış olduğu yetişmiş ses sanatçısı sınavını kazandım çok kısa bir sürede. Çünkü çok arzuluyordum çok çalıştığımı ifade etmeliyim. Matematik gibi fen gibi edebiyat gibi çalışmak gerekiyor sanatta da, çalışmadan olmaz.

Bizimde terimlerimiz var hesaplarımız var ama öncelikli olan bir ses güzelliği, iyi bir kulak, ritim duygusu, tabi güzel bir Türkçe olması gerekiyor. 1987 de radyoyu kazandım ve 27 yıldır halen burada çalışıyorum hem Türk müziği sanatçısı olarak görev yapıyorum hem de zaman zaman farklı bir kulvarda sunucu olarak görev yapıyorum. Halen radyoda pazartesi günleri canlı olarak sunduğum bir program devam etmekte.

Normalde de hep Türk sanat müziğimi dinliyorsunuz? Dinlemeyi sevdiğiniz bir sanatçı ya da farklı bir müzik türü var mı?

Normalde Türk sanat müziği her zaman dinlemiyorum tabi 27 yıl olunca.. Ama bıkma değil tabi ki Ben türküde dinliyorum, pop müziği

de dinliyorum, yabancı müzik de dinliyorum, ilahi de dinliyorum müziğin her türünü seviyorum ve evimde şuanda sadece Türk müziği yok.

Hangi sanatçıyı dinliyorsunuz sorunuza nasıl cevap verebilirim çok klasik olacak Müzeyyen Senar yada Safiya Ayla demeyeceğim. Günümüz müziğini daha çok seviyorum. Teknolojik acıdan beslendiği için eski musikimizin yetersiz olduğunu düşünüyorum. 2015 yılında ki Türk sanat müziği ile bundan 600 yıl önceye gittiğimiz de çok büyük fark görüyoruz , büyük bir aşama var, teknoloji, bilgisayar hayatımızın her yerine girdiği gibi sanatta da çok önemli faktörler oynuyor ama tabi neticede bunun altını besleyen iyi bir ses, iyi bir kulak, müzik sevdası mutlaka olmalı. Herkesin çalışmasını yaptığı bir teknolojiyi kullandığınız zaman çok büyük bir aşama kaydediyorsunuz

Devamını okumak için bizimle iletişime geçebilirsiniz.

Deniz Evin

Bize biraz kendinizden bahseder misiniz?

Ben 1983 yılında Kırşehir’de doğdum. Babamın işi gereği Kırşehir, Kastamonu, Van, Trabzon ve İzmir’de yaşadım ve okul eğitimi bu şehirlerle birlikte Ankara Hacettepe Üniversitesi Ankara Devlet Konservatuarı’nda tamamladım. Estonya Tallinn Müzik ve sahne sanatları okulunda eğitim görüp değişik tiyatro ve oyunculuk akımlarını öğrendim. 2009 yılında mezun olduktan sonra değişik tiyatrolarda ve dizilerde rol aldım.

Oyunculuğa nasıl başladınız? Ailenizde sizinle aynı mesleği yapan var mı?

Oyunculuğa ilkokulda başladım okul tiyatrosunda daha sonra 2005 yılında konservatuvar sınavlarına girip kazandım. Abim Devrim Evin’de oyuncu o beni destekledi ve onun yardımlarıyla kazandım okulu…

Çok istediğiniz fakat canlandıramadığınız bir rol var mı?

Çok istediğim bir rol var senaryosunu yazdığım gerçek olaydan esinlendiğim “Kerbela” filmi.. Hz. Hüseyin’i canlandırmayı çok istiyorum.. Onun dirayetini sabrını ve yaşadığı o büyük acıları canlandırmak ve insanlara göstermek istiyorum. Umarım gerçekleşir..

Asla oynamam dediğiniz bir rol var mı?

Asla oynamam dediğim bir rol yok. Biz aktörüz yani işimiz oynamak bunu gerçekle karıştırıp ben bunu yapmam demek işimize ihanet olur. Ben bir katili, tecavüzcüyü, eşcinseli , psikopatı, aile babasını, aşık bir adamı, engelli birini, yolda yürüyen bir vatandaşı, kadını, erkeği, iyiyi kötüyü oynamak için eğitim aldım. İşim neyi gerektiriyorsa yaparım.

Beni Affet dizisi ciddi bir izleyici kitlesine sahip. Başarısının sırrı sizce nedir?

Beni affet dizisinin başarısı aile gibi çalışıyor olmamız.. Kimse kimseden farklı değil çalışan bütün ekip çaycısından yönetmenine kadar herkes işin iyi olması için çabalıyor. Ayrıca samimi olduğumuza inanıyorum insanlar bizi kendileri gibi görüyor ve o yüzden 5 yıldır soluksuz devam ediyor..

Dizinin bitiş tarihi belli mi?

Dizinin bitiş tarihi belli değil.. Biz oluruz yada olmayız çünkü oyuncular bir süre sonra kendini tekrarlıyor bu yüzden dinlenmeleri gerekli ama umarım ben olmasam bile bu iş uzun süre devam eder. Çünkü 400 kişi bu işten geçiniyor…

Günlük hayatınızda neler yapıyorsunuz?

Günlük hayatımda spor yapıyorum, kitap okuyorum, senaryo yazıyorum, klarnet çalıyorum, film seyrediyorum, at biniyorum, araba sürmeyi ve uzun yola çıkmayı seviyorum. Bunların içinde vazgeçmediğim şey spor. Günümün en az 3 saati spor salonunda geçiyor. Ringe çıkmayı ve ağırlıklarla çalışmayı seviyorum.

Yazının devamını Haziran 2016 sayısında okuyabilirsiniz.

Op. Dr. Ali Derinöz

ali-derinozÖzel Ortadoğu Hastanenizde Kaç kişilik bir kadro ile hizmet sunacaksınız?

15 kat toplam 13 bin 800 metrekare kapali alanda hizmet vermekteyiz. 60 kisilik doktor, 40 hemsire ve diger personellerle birlikte 200 kisilik bir saglik kadrosuna sahibiz. Dâhiliye, Kardiyoloji, KVC, Anjio, Nöroloji, Endokrinoloji ve Metabolizma, Dermatoloji, Enfeksiyon Hastalıkları, KBB, Plastik Cerrahi, Çocuk, Göz, Ortopedi, Genel Cerrahi, Göğüs Cerrahisi, Beyin Cerrahisi, Üroloji, Gastroenteroji, Hematoloji, Onkoloji, Göğüs Hastalıkları, Psikiyatri, Kadın Doğum vb. gibi poliklinik ve 7 Ameliyathane, Çocuk ve normal yoğun bakım üniteleri ile Servislerini içeren 140 yatak kapasiteli, günlük 1500–2000 poliklinik hizmeti verecek olan hastanemizde, Laboratuvar, Anjiyo,Radyoloji gibi teşhis ünitelerinde teknolojinin son ürünü modern cihazlarıyla donatılacaktır. Ambulansımız ve acil servisimiz 24 saat hizmet veriyor. Bütün hizmetlerimiz otomasyon sistemi ile yürütülmektedir. Dolayısıyla hastanemizde hastalarımızın ve personelin rahat etmesi için en ufak detaylar dahi düşünülmüş ve planlanmıştır. Tek kişilik, tuvaletli ve duşlu lüks odalarda tedavi olacak hastaların refakatçileri için ise ayrı bölümler bulunacaktır.

Mesul Müdür/Başhekim olarak Özel Ortadoğu Hastanenizde hedefleriniz nedir?

Hedeflerimizi yeni yeni ortaya koyuyoruz. Ve bu hedeflerimizi gerçekleştirmek için yola çıktık. Biliyorsunuz sağlıkta son yıllarda büyük bir değişim söz konusudur. Önceden hekim odaklıydı şimdi hasta odaklı oldu. Şimdi hedef mümkün olduğunca hastayı çok fazla yormadan mahalinde çözüm vermek bunun üzerinde çalışmalarımız var. Kısacası Hastayı korumaya hastanın haklarını en kısa zamanda en, en etkili ve güvenilir şartlarda çözüme kavuşturmayı hedefliyoruz. Özel Ortadoğu Hastanesi, hastalara yalnızca kaliteli sağlık hizmeti değil aynı zamanda özel tasarımların teknoloji ile buluştuğu alanlarda tedavi imkanı sunuyor.

Devamını okumak için bizimle iletişime geçebilirsiniz.

Kadir Anıl Adıgüzel

unutma-beniMuhteşem bir ekip…

Unutma Beni dizi çekimlerine sizler için konuk olduk ve orada çok güzel ağırlandık oyunculardan tutun da tüm kamera arkası ekibi ile sıcak bir röportaj gercekleştirdik. Çok güzel bir ekip ve bunun sonucunda muhteşem işler… Ortadoğu Yayın ailesi olarak tüm ekibe teşekkürler.

1.Unutma Beni dizisinin hikayesini bize kısaca anlatır mısınız?

Başlangıçtan beri kavuşamayan bir çiftin hikayesi… Kavuşamıyorlar ve aşk oluyor. Aşk zaten birazda kavuşamamaktır bence..

2. Dizinin bu kadar sevilmesinin, izlenmesinin sırrı sizce nedir?

Herkesin kendini bir şekilde dizinin içinde bulması, çünkü bizim tek bir hikayemiz yok burada altı tane çift var ve hepsinin ayrı ayrı hikayeleri var. Bunun dışında doğru saat ve gün diyebiliriz. Dizinin günlük olması çok önemli, çünkü ertesi gün televizyonu açtığınız da tekrar diziyi karşınızda görüyor olmanız dizinin artık evinizin bir ferdi gibi olduğunu hissettiriyor

Devamını okumak için bizimle iletişime geçebilirsiniz.

Taekwondo ve Metin Şahin

metin-sahinMetin Şahin kimdir?

1963 Konya doğumluyum. İlk, orta ve lise tahsilini Konya’da tamamladıktan sonra 1987 yılında Gazi Üniversitesi Beden Eğitimi ve Spor Bölümünden mezun oldum. 1988 yılında Selçuk Üniversitesi Beden Eğitimi ve Spor Bölümü’ne öğretim görevlisi olarak atandıktan sonra 1992 yılında Selçuk Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsünde Yüksek Lisans’ını, 2002 yılında Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsünde Doktora’sını tamamlayarak 2003 yılında da Yrd. Doç. Dr. ünvanını aldım. 2013 yılında Gazi Üniversitesi Beden Eğitimi ve Spor Yüksekokulu’nda yapılan doçentlik sınavında da başarılı olarak Metin Şahin, “Doçent” ünvanını almaya hak kazandım.

Halen Selçuk Üniversitesi Beden Eğitimi ve Spor Yüksek Okulunda Öğretim Üyesi olarak görev yapmaktayım.

Çeşitli üniversitelerin Beden Eğitimi ve Spor Bölümlerine Taekwondo branşının seçmeli Ders olarak okutulmasında ve yüzlerce Taekwondocunun bu bölümlere girmesinde büyük katkılarım oldu. Avrupa’nın değişik ülkelerinde uzun süre Taekwondo ile ilgili seminerler verdim. Birçok uluslararası makale ve yayınla taekwondo sporuna bilimsel alanda da destekte bulundum.

1973 yılında Cimnastikle başlayan spor hayatıma 1975 yılında Taekwondoyla devam etmeye karar verdim. 1982 yılındaki Türkiye Şampiyonluğunun ardından, 1983 yılında milli takıma sporcu olarak girdim ve uzun yıllar milli takım kaptanlığı yaptım. Bir çok kez çeşitli medya organları tarafından yılın sporcusu seçilirken, uzun yıllar dünyanın en başarılı sporcuları arasında gösterildim.

2003 yılı Kasım ayında Taekwondo Federasyon Başkanlığı’na seçildikten sonra, 2004 yılı Ağustos ayında Dünya Taekwondo Federasyonu Yönetim Kurulu Üyeliğine atandım.2005 yılı Mayıs ayında yapılan WTF olağanüstü Kurulunda yeniden Dünya Taekwondo Federasyonu Yönetim Kurulu Üyeliğine ve Dünya Taekwondo Federasyonu Gençler Komitesi Başkanlığına seçildim. 2007 yılında Azerbaycan’da yapılan Avrupa Taekwondo Birliği Yönetim Kurulu Seçimlerinde de Avrupa Taekwondo Birliği Yönetim Kurulu Üyeliğine ve Balkan Ülkeleri Taekwondo Birliği Başkanlığına seçildim. 2013’de Meksika’nın Puebla kentinde yapılan Dünya Taekwondo Federasyonu seçimlerinde Avrupa kıtası adayları arasından en yüksek oyu alarak dördüncü kez ve 2017 yılına kadar yönetim kurulu üyeliğine bir kez daha seçildim. 2013 yılının Ağustos ayında Bükreş’te yapılan Avrupa Taekwondo Birliği seçimlerinin ardından asbaşkanlık görevine getirildim.

Tekvando nedir. Tarihçesini kısaca anlatabilir misiniz?

Taekwondo, Kore kökenli bir uzakdoğu savunma sanatı ve sporudur. Yaklaşık 600’lü yıllarda ortaya çıkan ve birbirinden ayrı iki sistem olan “Ayak Sistemi” ile “Yumruk Metodu” zamanla bir araya getirilerek Taekwondo ortaya çıkmıştır. Taekwondo kelimesi, Korece Tae, Kwon ve Do kelimelerinin birleşiminden oluşmuştur. Tae, “tekme” veya “ayakla yapılan vuruş”; kwon, “yumruk” veya “elle yapılan vuruş”; do, “iyilik, doğruluk, fazilete giden yol” anlamına gelmektedir. Taekwondo’nun kelime anlamı; “el ve ayak yolu”dur. Taekwondo’da tecrübe ve ustalığı belirtmek üzere, diğer pek çok uzakdoğu kökenli savaş sanatında olduğu gibi, elbisenin üzerine bağlanan kuşaklar kullanılır. Bu kuşaklar sırayla; beyaz, sarı, yeşil, mavi, kırmızı, siyah renklerdedir.

Türk halkı Taekwondo ile ilk kez 1964 yılında, Koreli General Choi Honghi başkanlığında, gösteriler yapmak üzere ülkemize gelmiş olan bir Taekwondo ekibi aracılığıyla tanıştı. Bu tarihten sonra Şükrü Gençel ve Nazım Canca Taekwondonun yaygınlaştırılabilmesi amacıyla yoğun çalışmalara başladılar.

Bu alanda Türkiye’deki asıl büyük atılım 1970’lerden sonra oldu. 1970’te Türkiye’ye getirilen Güney Koreli antrenör Cho Soo See, yeni sporcular yetiştirerek, Türkiye’de Taekwondonun gelişmesine büyük katkılarda bulundu. İsmet Iraz’ın da büyük çabaları ile bu spor dalının kısa sürede sevilen ve ilgi gören bir branş haline geldiği; Türk sporcularının da bu branşta çok başarılı olarak dünya kürsülerine çıktıkları görüldü. 1981 yılında Judo Federasyonu’ndan ayrılan Taekwondo Federasyonu Başkanlığı, özerk bir yapıda faaliyetlerini sürdürmektedir.

Devamını okumak için bizimle iletişime geçebilirsiniz.

Gaye Turgut

beni-affetOyunculuğa nasıl başladınız? Ailenizde sizinle aynı mesleği yapan var mı?

Oyunculuk çocukluğumdan beri hayalimdi. Aslında şöyle çocukken heves gibi geliyor çevrenize, derslerinizde iyiyse benimki gibi, hobi kalsın diyorlar ama ben şanslıyım ailem hep yanımda oldu. Çok küçük yaşlarda keşfettiler kalbimdekini. İlk önce anaokulunda bale, yaratıcı drama derken, mesleğim oldu. Zaten belediye tiyatrosuna girişim, ilk ödülüm bunların hepsi sırayla ve hızlı oldu bende erken yaşta bir hobi değil oyunculuğun mesleğim olmasına karar verdim. Tam anlamıyla serüven, konservatuvarı kazanmamla başladı.

Sizce oyunculuk nasıl bir meslek?

Tabiki her meslek gibi zorlukları var ama ben tarafsız olamam mükemmel bir meslek. Şanslıyım çok şükür. Şu dünyada sevdiği işi yapan kaç kişi var ki. Sabah zor kalkarken bile suratınızda bir tebessüm oluyor.

Oyunculuk birçok şeyi barındırıyor. İnsan merkezli, temeli insan. Hayat aktıkça oyunculukta renk alır. Büyümeyi reddetmek çocuk kalıp oynamak her meslek grubuna girebilmek her insanı özümsemek çok güzel ama çok derin bir meslek.

Dizinizin günlük olması sizi zorluyor mu her gün çekimde mi oluyorsunuz?

Her gün çekimim oluyor ama alıştım bu tempoya. Biraz daha günlük dizi memur zihniyetinde oluyor erken başlayıp erken bitiyor. Ama tabi ki sürekli yetiştirme çabası. Benim için çok güzel bir pratik ikinci bir okul oldu. Her gün çalışmak duygularınızı enstrümanınızı yani bedeninizi sıcak tutar bu da yeni başlayan biri için oyunculukta süper bir şans.

Eşinizle sette tanıştınız, aynı sette çalışmak ve hep bir arada olmak avantaj mı?

Eşim benim aynı zamanda oyuncu koçum gibi, en güzel eleştirmenim. Şanslıyım yanımda olmasından. Çevrenizde size şakşak yapan alkışlayan birilerini bulmak kolay hele biraz popülerlik olunca ama dobra kişiler sizi başarıya götürür. Eşim benim dış gözüm en iyi akıl hocamdır. Ne kadar yakınımda olsa o kadar iyi. Bazen sahneler üzerinde uzun uzun konuşur, eleştirir, düzletmeye çalışırım çünkü onun oyunculuk biçimi gerçekten hayran olduğum önemli noktalarından biridir.

Devamını okumak için bizimle iletişime geçebilirsiniz.

Begüm Topçu

begum-topcuTiyatroda ne yaparsanız yapın, ne yönden giderseniz gidin, hiç bir şekilde ‘‘ben oldum’’ diyemiyorsunuz.

Begüm TOPÇU kimdir?

3 Haziran 1985 Ankara doğumluyum. Seyran Bağları süper lisesinde okuyup, Hacettepe üniversitesi Ankara devlet konservatuarı tiyatro bölümünden mezun oldum. Mezun olur olmaz da bir çok tiyatro oyunlarında yer aldım. Dizi vs. Derken iş hayatım da Ankarada kurulmuş oldu.

Tiyatro isteginiz nasıl başladı?

Lisede okurken bazı tiyatro toplulukları vardı. O topluluğa girmemle birlikte tiyatro serüvenim başlamış oldu. Tiyatroyu bir hobi olarak değil de gerçeden meslek olarak içra etmek istediğime tam olarak orada karar verdim. Sınava girdiğimde ilk senemde konservatuarı kazandım. Ogün bugündür de tiyatronun içindeyim.

Tiyatroyu seçtiğinizde ailenizin tepkisi nasıl oldu?

Aslında çok karşı çıkacaklarını düşündüm öyle ki senelerce tiyatroyu bir meslek olarak tercih etme hayalimi ve bu istegimi hiç kimseyle paylaşmadım çünkü büyük bir hayal kırıklığıyla karşılaşmakdan korktum. Zamanı geldiğinde çok güçlü bir istekle ‘’tiyatro’’ dedim.

Ailemden de sandığımın aksine büyük destek gördüm. Aslında çok otoriter bir ailede yetiştim. Dolayısıyla babamın hiç bir şekilde izin vermeyeceğini düşünüyordum. Ama son derece saygılı davranarak bana hayalimin peşinden gitmem gerektiğini söyledi daimada arkamda olacağını söyledi. Böyle bir şey beklemiyordum. Çok mutlu oldum…

Oyunculuk için bir hedefiniz varmı ?

Tiyatroda ne yaparsanız yapın, ne yönden giderseniz gidin, hiç bir şekilde ‘’ ben oldum’’ diyemiyorsunuz. Size verilen karakteri tanımaya ve ona yoğunlaşmaya başladıktan sonra yeni bir serüven, yeni bir macera oluyor. Onun için tabiki yapmak istediklerim var. Reklam filmlerinde yer almak, Sinema da oynamayı çok istiyorum. Kaliteli işlerde yer almak çok istiyorum. Ama hayallerimin büyük bir kısmınıda yurt dışı oluşturuyor.

Orada eğitim almayı, Workshoplara katılmayı, seminerlerde yer almayı, farklı meslek gruplarından insanlar tanımayı, onlarla iletişim kurmayı istiyorum. Bu ögrendiyim herşeyide gelip Türkiye de göstermek amacındayım.Kendi hayal dünyamı zenginleştirmek için buna ihtiyacım olduğunu düşünüyorum.

Devamını okumak için bizimle iletişime geçebilirsiniz.

Doç. Dr. Alper Çelik ile Metabolik Cerrahi

metabolik-cerrahiŞeker hastalığını ameliyat ile tedavi edebileceğini iddaa eden Doç. Dr. Alper Çelik son zamanların en çok takip edilen doktorlarından birisi oldu. Doç. Dr. Alper Çelik’in kim olduğunu merak eden takipçilerimiz için Doç. Dr. Alper Çelik’in kısaca özgeçmişini siz değerli takipçilerimizle paylaşmak istiyoruz. Metabolik hastalıkların ameliyat yöntemi kullanılarak tedavi edilmesine metabolik cerrahi denilmektedir. Doç. Dr. Alper Çelik 26.02.1975 tarihinde Aksarayda doğdu. İlkokulu İskenderun Namık Kemal İlkokulu ortaöğrenimini İskenderun İstiklal Makzume Anadolu Lisesi’nde tamamladı.

1993 yılında Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde tıbbiye eğitimine başladı. 2000 yılında Ankara Onkoloji Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde genel cerrahi ihtisasına başladı ve 2004 yılında ihtisasını tamamladı. 2005 yılında Tokat Gaziosmanpaşa Üniversitesi’nde önce öğretim üyesi, sonrasında Yrd. Doç. Dr. olarak öğretim üyeliği yaptı. 2007 yılında Prof. Dr. Fumio Konishi’nin davetlisi olarak Japonya Saitama Medical Center of Jichi Medical University’de clinical and research fellow olarak çalıştı. Bu sürede iki adet araştırma projesi tamamladı ve aynı dönemde Dr. Kazunori Kasama ile çalışma ve araştırma yapma imkanı buldu. 2008 yılında öncelikle Brezilya Sao Paolo Sao Camilio Hospital’de Dr. Ricardo Cohen ve Dr. Louis Berti ile çalışma olanağı buldu. Sonrasında Hindistan’da Dr. Muffazal Lakdawala ve Dr. Suren Ugale ile çalıştı. Bu sürede 1. ACMOMS (1st Asian Consensus Meeting on Metabolic Surgery) toplantısına oylama üyesi olarak katıldı. 2009 yılında askerlik görevini Ankara Gülhane Askeri Tıp Akademisi’nde tamamladı ve 2010 yılında önce İtalya Genova’da Uluslar arası Bariatrik ve Metabolik Cerrahi Derneği Başkanı ve Obesity Surgery Dergisi’nin Şef Editörü Prof. Dr. Nicola Scopinaro’nun yanında BPD (Biliopankreatik Diversiyon) ameliyatının eğitimini aldı.

Aynı yıl içinde Gaziosmanpaşa Üniversitesi’ndeki görevinden ayrılarak Universal Hospitals bünyesindeki Yeni Yüzyıl Üniversitesi’nde Yrd. Doç. Dr. olarak çalışmaya başladı. 2010 yılında öncelikle Hindistan Hyderabad kentinde Ileal İnterpozisyon Operasyonu ile ilgili 1. Dünya Workshop uygulamasına katıldı ve bu ameliyat ile ilgili olarak Dr. Surendra Ugale ve Dr. Aureo DePaula ile çalışma imkanı buldu. 2011 yılında Japonya’da yapılan IFSOAPC (International Federation For Surgical Treatment of Obesity and Related Disorders-Asia Pacific Chapter) toplantısında oturum başkanlığı ve konsensus konferansında oylama üyeliği yaptı. 2011 yılı Haziran ayında Doçent olan Çelik son olarak Eylül ayında Almanya Hamburg’da yapılan IFSO toplantısına katıldı. İyi derecede İngilizce, orta derecede Almanca ve Japonca bilmektedir. Evli ve bir çocuk babasıdır.

Devamını okumak için bizimle iletişime geçebilirsiniz.

Tip 2 Diyabet Toplumda Sık Görülen, Gelişimi Önlenebilir Bir Hastalıktır

Prof. Dr. Müjde Aktürk

Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları Bilim Dalı Öğretim Üyesi Türk Diyabet Cemiyeti Yönetim Kurulu Üyesi

Diyabet veya halk arasında şeker hastalığı olarak isimlendirilen Diabetes Mellitus kandaki glukoz (şeker) düzeyinin yükselmesiyle karakterize, ilerleyici ve yaşam boyu süren bir hastalıktır. Dünyada 537 milyon yetişkinin diyabetle yaşadığı bildirilmiştir. Diyabet sıklığı tüm dünyada artış göstermektedir.

Bulaşıcı bir hastalık olmamasına rağmen Dünya Sağlık Örgütü tarafından epidemi olarak tanımlanmıştır. Ülkemizde de sıklığı gittikçe artan bir halk sağlığı sorunudur. Uluslararası Diyabet Federasyonu Türkiye’nin 2045 yılında dünyada diyabet sıklığı en yüksek olan on ülkeden biri olacağını öngörmektedir. Diyabet hastalarının %90’dan fazlasını tip 2 diyabet oluşturur. Tip 2 diyabette genellikle insülin direnci vardır. Vücut insülin hormonunu düzgün kullanamaz veya yeterli insülin üretemez ya da her ikisi de olur. Bu da kan şekerinin yükselmesine yol açar.

Tip 2 diyabet, genellikle çok net tanımlanmamış genetik bir zemin ve sağlıksız yaşam alışkanlıklarının birlikteliğiyle ortaya çıkmaktadır. Daha nadir olan Tip 1 diyabetteyse, pankreasın insülin hormonu üreten beta hücrelerine otoimmun (bağışıklık sistemi aracılı) hasar olur ve insülin üretilemez. Bu nedenle insülin tedavisi hayat kurtarıcıdır. Tip 2 diyabetli kişilerde sıklıkla görülen belirtiler; sık idrar yapma, çok su içme, ağız kuruluğu ve bazen açıklanamayan kilo kaybıdır. Diyabet tanısı kanda glukoz (şeker) ölçümü, HbA1c ölçümü (son üç ayın şeker ortalamasını gösterir) ve şeker yükleme testi (OGTT; oral glukoz tolerans testi) ile koyulabilir.

Şeker yükleme testi gebelikteki diyabet tanısı için de uygulanır. Testin hasta veya gebeyse bebeği üzerinde hiçbir riski yoktur. Diyabeti olan neredeyse her iki kişiden birinin durumundan habersiz olduğu söylenmektedir. Bu kişilere mümkün olduğunca erken tanı konulması ve tedavi edilmesi hastalığa bağlı komplikasyonları önlemek, yaşam süresi ve kalitesini arttırmak için gereklidir.

Diyabet belirtileri olan kişiler herhangi bir sağlık kuruluşuna başvurarak diyabet yönünden tetkik edilmelidirler. Diyabet hayat boyu tedavi edilmesi gereken kronik bir hastalıktır. İyi tedavi edilmemesi halinde göz, böbrekler, sinir sistemi, kalp damar sistemi vb tüm sistemleri etkileyebilir, akut ve kronik komplikasyonlara yol açabilir. Diğer yandan hastalığın kontrolü ne kadar erken ve iyi sağlanırsa bu komplikasyonların gelişmesi engellenir veya geciktirilebilir. Tip 2 diyabet tedavisinde diyet ve ağızdan alınan ilaçlar yeterli olabilir.

Günümüzde, tip 2 diyabet hastalarında kan şekerini ve komplikasyonların gelişimini önleyen çok sayıda etkin ilaç seçeneği mevcuttur. Ancak bu ilaçlar hastalığın kontrolünde yeterli olmadığında, gebelikte, bazı ek sağlık sorunları gelişmesi gibi durumlarda insülin kullanılması gerekebilir. Böyle durumlarda insülinin hastalığın ilerlemesini yavaşlatan, hastalığa bağlı komplikasyonları önleyebilen, kan şekeri kontrolünün sağlanmasında yararlı olan çok önemli bir tedavi olduğu hastalar tarafından bilinmelidir. Tıbbi beslenme (diyet) tedavisi hastalığın tedavisinin en önemli davranışsal yönlerinden biridir. Tecrübeli bir beslenme ve diyet uzmanı tarafından hastanın durumuna, tıbbi, yaşam tarzı ve kişisel faktörlerine uygun diyet planlaması yapılmalı, bu yaklaşım hastaya öğretilmelidir.

Diyabet hastalığı hakkında tekrarlayan eğitimler verilmesi hastanın da kendi hastalığının iyi takip edilmesi ve yönetilmesine katkıda bulunmasını sağlar. Hastalar ilaç, insülin tedavisi, diyet, fiziksel aktivite ve günlük aktivitelerin şeker düzeyleri üzerindeki etkisi hakkında farkında olmalıdırlar. Kan şekeri takibi diyabet yönetiminin önemli bir ayağını oluşturmaktadır. Kan şekeri ölçümü hastalar tarafından parmak ucundan yapıldığı gibi, cilt altından gün boyu sürekli ölçüm yapan teknolojik yönden gelişmiş cihazlar da mevcuttur. Prediyabet (gizli şeker hastalığı) olan kişilerde Tip 2 diyabet ve diyabetle ilişkili komplikasyonların gelişme riski yüksektir.

Prediyabet; tip 2 diyabet ortaya çıkmadan önceki dönemde, kan şekerlerinin normalin üzerinde, ancak henüz diyabet tanısı alacak kadar yüksek olmadığı durum olarak tanımlanmaktadır. Obezite (şişmanlık) ve hareketsiz yaşam tarzı tip 2 diyabet sıklığının dünya çapındaki dramatik artışının altında yatan en önemli faktörlerdir. Bunun yanında sağlıklı ve besin değeri yüksek gıda tüketiminin olmaması da diyabet riskindeki artışa katkıda bulunur.

Tip 2 diyabet gelişimi potansiyel olarak önlenebilir bir hastalıktır. Diyabet riski yüksek olan kişilerin sağlıklı beslenme ve egzersiz alışkanlıklarının geliştirilmesi, obezite ile mücadele edilerek sağlıklı kiloda olmalarının sağlanması ve düzenli sağlık kontrollerinin yapılması diyabet gelişme riskini önemli ölçüde azaltır. Amerikan Diyabet Derneği diyabetin önlenmesinde haftada minimum 150 dakika orta derecede fizik aktivite yapılmasını önermektedir.

Tip 2 diyabet yaşam tarzı değişiklikleriyle büyük ölçüde önlenebilir bir hastalıktır. Düzenli egzersiz, dengeli beslenme ve sağlıklı bir yaşam tarzı alışkanlığı edinmek, hem bireylerin, hem de toplumun bu hastalığın yükünden korunmasında kritik bir rol oynar.